Kanser Taramaları

Kanser günümüzün önemli bir halk sağlığı sorunu olup gündemdeki yerini korumaktadır. Sebebi bilinen ölümler sıralamasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sıradaki kanser, öldürücülüğü yanında bıraktığı sakatlıklar ve tedavisindeki yüksek maliyetler nedeniyle iş gücünde ve ülke ekonomisinde çok ağır kayıplara neden olmaktadır.

Kanser konusunda toplumda farkındalık sağlanması, toplum bilincinin geliştirilmesi ve kanser taramaları, kanserle mücadelede en etkili yöntemlerin başında gelmektedir. Ülkemizde de Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği üç kanser türünde tarama yapılmaktadır.

Taraması yapılan kanserler:

Kadınlarda meme kanseri tarama programı kapsamında;

  • Ayda bir kendi kendine meme muayenesi (KKMM) yapması için danışmanlığın verilmesi
  • Yılda bir klinik meme muayenesi
  • 40-69 yaş arası kadınlara 2 yılda bir mammografi çekimi,

Kadınlarda serviks kanseri tarama programı kapsamında;

  • 30-65 yaş aralığındaki kadınlardan 5 yılda bir smear ve HPV -DNA testi yapılması

Kolorektal kanser taramaları;

  • 50-70 yaş aralığındaki erkek ve kadınlarda 2 yılda bir gaitada gizli kan testi yapılması,
  • 50-70 yaş arasında 10 yılda bir Kolonoskopi yapılmaktadır.

Yeni Doğan

Yaklaşık 280 günlük bir sürenin ardından kucağınıza aldığınız bebeğiniz , doğumdan 18 dakika sonra ortama ve uyarıcılara uyum sağlamaya, alışmaya başlar. Doğumdan itibaren 1.ayın sonuna kadar olan dönemde bebek yeni doğan olarak adlandırılır. Doğumun gerçekleşmesiyle ağlamaya başlayan bebek ilk tepkisini verir,bunun başlıca nedeni bebeğin artık akciğer solunumu yapmaya başlamasıdır. Oksijen yakıcı bir maddedir. Yeni doğan bebeğin aldığı nefesle ciğerlerinin yanması ve buna karşılık ağlaması, onun hayata tutunduğunun bir göstergesidir. Doğum tamamlanır tamamlanmaz bebeğin ağız ve boğazındakiler doktor tarafından temizlenir, enfeksiyona karşı koruma sağlamak için gözlerine özel bir solüsyon damlatılır.

YENİ DOĞAN BEBEĞİN ÖZELLİKLERİ

*Yeni doğan bebeklerin baş kemikleri arasında boşluklar vardır.Bu boşluklara bıngıldak (fontanel) denir. Bıngıldakların esas amacı doğumu kolaylaştırmaktır.Doğumda 6 tane olan bıngıldaklar yumİstanbul bir yapıdadır.Bunlardan en büyüğü ve en önemli olanı başın tepe kısmındadır.Yanda ve arkada olan bıngıldaklar doğumdan sonra kapanırken büyük bıngıldak genellikle 12-15. aylarda kapanır.Bu süre içinde bebeğin başına darbe almaması hayati önem taşır.

*Yeni doğan bebeklerin boyu cinsiyete göre farklılık gösterir. Erkek bebekler genellikle 50-52 cm iken kız bebekler 48-50 cm arasında doğar. 280 günü tamamlayarak doğan bir bebeğin kilosu, 2800-3500 gr civarındadır. Fakat normal zamanını tamamladığı halde 2500 gr altında doğan bebekler vardır ki bu bebeklere düşük doğum ağırlıklı bebek denir. Yeni doğan bebekler ilk 2-3 günde kilo kaybına uğrarlar bunun nedeni; ter, dışkı ve idrar yoluyla su kaybına uğramasıdır. Anne sütü alan bir bebek kısa sürede eski kilosuna ulaşabilir.

*Doğumda plasentanın kesilmesiyle bebekte kalan göbek bağı yaklaşık 1-2 hafta içinde kurur ve düşer.Bu süre içinde düzenli olarak pansuman yapılması ve kesinlikle bağın kendisi tarafından düşmesi beklenmelidir.Göbek bağı tamamen düşmeden bebeğin küvette yıkanmaması tercih edilir. Bunu nedeni göbek bağının kuruyup daha çabuk düşmesini sağlamaktır.

*Bebek ilk doğduğunda cildi yağlı bir madde ile kaplıdır.Bu maddeye verniks kazeoza denir ve 48 saat içinde deri tarafından emilir. (Bu maddenin bebek için çok sağlıklı olduğunu, bazı ailelerin deri tarafından emilene kadar bebeklerini yıkatmadıklarını okumuştum.)

*Yeni doğanın kemikleri henüz kıkırdak halindedir ve kemikleşme zaman içerisinde gerçekleşir. Düşme ve çarpmalara karşı ekstra dikkat isteyen bir dönem olduğu unutulmamalıdır.

*Yeni doğan döneminde gözlerin birbirine uyumu (eşgüdümlü bakış) birkaç ay sonra gerçekleşir. Bu nedenle ilk zamanlar gözlerdeki şaşılık normal karşılanır.

*Yeni doğanda dış kulak çok iyi gelişmiş durumdadır. Seslerin şiddetine göre tepki verirler.

*Bu dönemden itibaren bebekler insanların yüzlerini uzun uzun incelemekten zevk alırlar, annelerinin seslerini diğer insanlardan ayırmaya ve bu sese tepki vermeye başlarlar. Eğer bebeğinizi çıkardığı anlamsız seslere onunla birlikte eşlik ederseniz, şarkılar mırıldanıp onunla konuşursanız aranızdaki iletişimin kuvvetlendiğini göreceksiniz.

*Bebeğin emzirilmesi yaşama tutunabilmesi açısından çok büyük önem taşır. Salgılanan ilk süte kolostrum denir ve bebek için en değerli süttür. Sarı koyu kıvamlı bir sıvıdır ve bazı aileler bebeğe verilmemesini doğru buldukları için o sütü sağıp atarlar. Yapılabilecek en büyük hatalardan birisidir ve özellikle üzerinde duruyorum ki yeni doğan için çok kıymetlidir!

*Yeni doğan bebek henüz dış ortama uyum sağlayamadığı için daha fazla üşüyebilir.Özellikle eller ve ayaklar patik ve eldivenle sıcak tutulmaya çalışılmalıdır.Başı üşümemesi için de şapka giydirilebilir fakat sürekli şapka kullanmak bebeğin saçlı derisinde konak denilen oluşumlara neden olabilir.Giyim konusunda dikkat etmeniz gereken en önemli konu pamuklu kıyafetler seçmenizin yararlı olacağıdır.

*Bu dönemde bebeğinizin sağlığı açısından dikkat etmeniz gereken bir konu da pamukçuk ve ağız yaraları. Anne memesini ılık suyla temizleyip bebeğe verilmesi, memelerin temiz tutulması,biberon ve emziğin iyice kaynatılması ,memeden veya mamadan sonra bebeğe su içirilmesi ( ağızda kalan süt artıklarının temizlenmesi için ) veya ıslak bir tülbentle ağzının temizlenmesi bir çeşit mantar hastalığı olan pamukçuk ve benzeri ağız yaralarını önleyecektir.

 

Bebeklik dönemi bebeğin 0-12 aylar arasındaki yaşam aralığını kapsar. Bu dönem kendi içinde yeni doğan ve yeni doğan sonrası dönemi olarak sınıflandırılır.

Yeni doğan dönemi: Bebeklik döneminin ilk dört haftalık (0-28. günler) bölümü yeni doğan dönemi olarak adlandırılır. Bebek doğduğunda boyu 45-55 cm arasında, kütlesi 3,2 (± 0,6) kg dolaylarındadır. Bebek doğumla birlikte anne karnındaki güvenli ortamdan ayrılmış, dış dünya ile karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle bebeğin iyi beslenmesi ve hastalıklara karşı korunması gerekir.

Bebek doğduktan sonra sürekli büyüme ve gelişme gösterir. Anneye tam olarak bağımlıdır. Zamanın çoğunu uyuyarak geçirir. Ancak acıkınca ya da sorunu olunca uyanır. Doyurulup sıkıntısı giderilince yeniden uykuya dalar. İlk hafta sonunda göbeği düşer. Kol ve bacaklarını hareket ettirir. Başını dik tutamaz, ışığı görür ancak cisimleri göremez. Çevreyle ilgilenme özelliği gelişmemiştir. Emme ve tutma gibi refleksler gösterir. Gürültüden etkilenebilir.

Yeni doğan sonrası dönem: Bebeğin 5-52 haftalar arasındaki yaşam dönemidir. Bebek sürekli ve hızlı bir şekilde fiziksel, ruhsal olarak büyüme ve gelişme gösterir. Anneye bağımlıdır.

Üç aylık bebekte beyin, omurilik ve kas gelişimi, kütle artışı, boy uzamasıyla birlikte istemli hareketler başlar. Başını dik tutabilir, uzatılan cismi yakalayabilir. Gülümser, mutluluk ifade eden sesler çıkarır. Annesini tanır. Sesini duyar duymaz başını sesin geldiği yöne çevirir, ses verir. İlk aylarda annenin verdiği sevgi, ileriki dönemlerde çocuğun çevresine uyumunu sağlar, kişiliğini kazanmasında önemli rol oynar.

Dört aylık bebek sırtüstü yatarken başını kaldırıp yan dönebilir. Önündeki nesneleri ağzına götürür. Hoşuna giden oyuncak verilirse güler, elinden alınırsa ağlar.

Altı aylık bebek çıngıraklı ve zilli oyuncaklardan hoşlanır. Oyuncakları bir elinden diğer eline geçirebilir. Sesli harfleri tekrarlar.

Yedi aylık bebek yardımsız oturabilir. Yüzükoyun durumda iken önündeki cismi yakalamak için uzanır. “Ba-ba, ma-ma, da-da” gibi iki heceli sesler çıkarır.

Sekiz aylık bebekler elleriyle bir yere tutunarak ayakta durabilir.

Dokuz aylık bebek işaret parmağını objeleri göstermek için kullanır. “Hoşçakal” anlamına gelen el hareketlerini yapabilir.

On aylık bebek bir yerden tutunarak kendisi ayağa kalkabilir. “Baba, dede, anne” gibi sözcükleri tekrarlar. 12 aylık bebekler top gibi basit oyuncaklarla ilgilenir. Sevgisini belli eder. Tekrarladığı kelime sayısı artar. Yürüyebilir.

Annenin sevgi ve bakımı bebeğin güven duygusunu geliştirir. Bebek bir yıl içinde tam bağımlı durumdan yürüyebilen, konuşabilen bir varlık hâline gelir. Bu dönem bebeğin dış dünyaya uyum çabalarının en yoğun olduğu, çevrenin olumsuz etkilerinden en çok zarar görebileceği dönemlerden biridir. Bu dönemde hastalıklara karşı oldukça duyarlı ve korunmasızdır. Bu nedenle bebeğin sağlıklı gelişimi, özel bir bakım gerektirir. Beslenmesi ve temizliğine özen gösterilmezse, aşıları zamanında yapılmazsa kolayca hastalanır ve ölebilir.

Bebek ölümleri ülkelerin sağlık durumlarını gösterir. Bir ülkede bebek ölüm hızı ne kadar yüksekse, ülkenin sağlık düzeyi o oranda düşük demektir.

ÇOCUKLUK DÖNEMİ

Inline-Bild 3

Çocukluk dönemi 1-6 yaşlar arasındaki yaşam aralığını kapsar. Çocukluk dönemi özerklik ve oyun dönemi olmak üzere ikiye ayrılır.

Özerklik dönemi (anal dönem): 1-3 yaşlar arasındaki yaşam dönemidir. Bu dönemde çocuk enerjik ve hareketlidir. Yürür, koşar, tırmanır, zıplar ve atlar. Kısacası tüm kaslarının yetilerini sonuna dek dener. Dışkılama-nın kontrolünden sorumlu kaslar da bu dönemde gelişir. Bardak tutma, kaşığı ağzına götürme gibi daha ince beceri isteyen davranışların kontrolünü kazanır.

Merak, özerklik dönemi çocuğunun en belirgin özelliğidir. Kendini, bedenini, yeteneklerini ve çevreyi tanımaya çalışır. Konuşmaya, sözcükleri kullanmaya başlar. Çevreyle olan iletişimini artırır. Çok soru sorar. Büyük-küçük, sıcak-soğuk, az-çok gibi kavramları öğrenir. Herşeyi kendisi yapmak ister. Hiçbir kural ve kısıtlamanın olmamasını bekler. Aslında bu dönem kural ve kısıtlamaların da başladığı bir dönemdir. Yemek, tuvalet, uyku alışkanlıklarının düzenlenmesi zaman zaman anne çocuk arasında çatışmalara neden olabilir. Baskıcı ya da aşırı gevşek tutum yerine sevgi ve kararlılıkla yapılan uygulamalar, her zaman daha başarılı, istendik sonuçlar vermektedir.

Oyun dönemi (okul öncesi dönem): 3-6 yaş arasındaki yaşam aralığıdır. Çocukluğun en renkli dönemlerinden biridir. Bu dönemde çocuk cıvıl cıvıl ve yaşam doludur. Sokulgan ve sevimlidir. Durmadan sorar. “Anne bu ne?”, “Baba bunun adı ne?”, “Neden?”, “Niçin?” gibi soruların sonu gelmez. Her şeyi bilmek, tanımak ister. Durmadan konuşup sİstanbulğu gibi gün boyu yorulmadan ve sıkılmadan oynar. Yaşıtlarıyla ilişki kurmaya, birlikte oynamaya ve paylaşmaya yatkındır. Grup oyunlarından zevk alır.

Özerklik dönemindeki inatçı çocuk bu dönemde söz dinleyen birine dönüşür. Kalem, makas kullanarak çizim ve kesim yapabilir. Kendi işini kendi yapmayı sever. Üstünü giyip çıkarabilir. Yemek yeme, tuvalete gitme, el ve yüz temizliği gibi işleri çok az yardımla başarabilir. Girişken ve yardıma hazırdır. Yaramazlıkları etrafı rahatsız etmeyen sevimli yaramazlıklardır. Hep “Ben!”, “Benim o!” diyen iki yaş çocuğunun yerini “Ben de”, “Bizim” diyen toplumsal bir çocuk alır.

Oyun döneminde masallara, öykülere ve çizgi filmlere ilgi başlar. Renkleri tanır. Resimli kitaplardan hoşlanır. Bu dönemde çocuğun çok canlı hayal gücü vardır. Bu nedenle korkulu öykülerden hemen etkilenir. Cinler, hortlaklar onun için gerçek varlıklardır. Duyduklarını abartır, gerçekle gerçek olmayanı karıştırır.

Bu dönemin önemli özelliklerinden biri de çocuğun cinsiyetinin farkına varması ve anne ya da babaya benzeme çabasıdır. Bu yaşlarda kız çocuğu anneye hayrandır, ona benzemeyi, beğenisini kazanmayı ister. Onun bilezik, kolye gibi süs eşyalarını kullanmayı sever, “Tırnaklarımı boya.” diye tutturur.

Kız çocuk bir yandan anneye benzemeye çalışırken diğer yandan babayı ondan kıskanır. Oğlan da babaya benzemenin yanı sıra anneye babadan daha yakın olmayı ister. Bu durum gelecekte kızların anne ve kadın, oğlanların ise baba ve erkek özelliklerini benimsemelerini sağlar. Bu konuda çocuk çok engellenir ya da çok desteklenirse gelecek yaşamı olumsuz yönde etkilenir.

Oyun dönemi öğrenme ve iş birliği yapmanın geliştiği dönemdir. Geleceğin sağlıklı bireylerinin yetişmesinde önemli bir aşamadır.

 

Inline-Bild 4
 

Çocukların hastalıklarını sadece tedavi edici hekimlik ile önlemek mümkün değildir. Bugün için bütün dünyada koruyucu hekimlik giderek önem kazanan bir konu olmuştur. Koruyucu hekimlik anne karnından başlayarak 18 yaşın sonuna kadar devem eden bir süreçtir.

Düzenli gebelik izlemi, genetik danışmanlık, uygun doğum koşulları, yenidoğan bakımı, tarama testleri, anne sütüyle beslenme, ek gıdaların başlanması, aşılama, psikomotor gelişim, büyümenin izlenmesi, annelerin bilinçlendirilmesi ve çocukların eğitimi koruyucu hekimlik kapsamına girmektedir.

Çocuk sağlığı ve hastalıkları doktorlarının esas amacı çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesi açısından kendi potansiyellerini kazanmasını ve olgun bir erişkin olmasını sağlamaktır. Bunun esas yolu çocukların belli aralıklarla düzenli olarak izlenmesidir. Çocukların düzenli takip edilmesi çocuk ölümlerini azaltır, hastalıkları, sakatlıkları önler, çocukların genetik olarak sahip oldukları büyüme ve gelişmeyi yakalamasına ve sağlıklı üretken erişkinler olmasını sağlar.

BÜYÜMENİN İZLENMESİ

Büyüme anne karnında döllenme ile başlayan ve adölesan döneminin sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Büyüme potansiyeli çocuğun genetik yapısına, hormonal yapıya, çevresel (beslenme) faktörlere ve psikososyal etmenlere bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. Ayrıca sağlıklı bir büyüme için vücuttaki tüm organların da (kalp, akciğerler, böbrek) sağlıklı olarak çalışması gerekmektedir. Büyüme iki dönemde gerçekleşir. Birincisi anne karnında intrauterin dönemdeki büyüme, diğeri bebek doğduktan sonraki büyümedir. Anne karnında bebeğin büyümesi anneye ve bebeğe ait faktörlere bağlı olarak farklılık gösterir. Doğumdan sonraki büyümede ise bebeklerin ve çocukların büyüme hızları farklı yaş dönemlerinde farklı hızlarda seyreder. Doğum sonrası süreçte büyüme süt çocukluğu, çocukluk çağı ve ergenlik olarak üç dönemde izlenir. Her bir dönemde büyüme hızı farklılık gösterir. Süt çocukluğu döneminde büyüme çocukluk çağından farklıdır ve bu dönemde beslenmenin büyüme üzerine etkisi fazladır.

Büyümenin izlenmesi çocuk sağlığı ve hastalık bölümünün en önemli pratiklerinden biridir. Bir çocuk hangi nedenle doktora gelirse gelsin mutlaka büyümesi değerlendirilmelidir. Böylece o anki gelişim ve beslenme düzeyi saptanabildiği gibi daha önceki ölçümlerle kıyaslanarak zaman içinde beklenen hızda büyümenin olup olmadığı veya beslenmenin düzenli yapılıp yapılmadığı kontrol edilir. Bunun için ölçümlerin son derece dikkatli ve doğru yapılması gerekmektedir. Bir çocuğun sağlığını olumsuz etkileyen herhangi bir durum onun büyüme gelişmesini olumsuz olarak etkileyeceği için çocuların büyümesi düzenli aralıklarla mutlaka takip edilmelidir. Çocuğun büyümesinin normal sınırlar içerisinde seyrettemesi onun sağlığının iyi olduğunun bir göstergesidir.

Çocukların büyümesinin izlenmesinde düzenli aralıklarla yapılan vücut ölçümleri (antropometrik ölçümler) kullanılır. Vücut ağırlığı, boy ve baş çevresi ölçümleri en sık kullanılan antropometrik ölçümlerdir. Bu ölçümlerin yapılması zor değildir. Ama mutlaka titizlikle ve doğru bir şekilde yapılmalıdır. Tek bir ölçümden daha çok takip eden ve düzenli aralıklarla yapılan ölçümler daha güvenilirdir. Değişik kişiler ve değişik aygıtlarla yapılan ölçümlerde hata oranı yüksektir. Bu nedenle bir çocucuğun büyüme parametreleri mümkün olduğunca aynı kişi tarafından ve uygun aygıtlarla yapılmalı, düzenli aralıklarla doktor kontrolleri gerçekleştirilmelidir. Genel olarak çocukların poliklinik takipleri doğumdan sonraki ilk 24-48 saatten sonra 5. ve 15 günlerde, ilk 6 ay aylık,6-24 ay arasında 3 ay, 2-3 yaş arası 6 ay arayla 3 yaştan sonra isee yıllık olarak yapılmalıdır.

Atropometrik Ölçümlerin Yapılışı

Vücut Ağırlığı Ölçümü: En sık kullanılan antropometrik ölçümdür. Tartı işlemi öncesinde tartının kalibrasyonu doğru, koyulduğu yüzey düzgün olmalıdır. Bebeklerin ve küçük çocukların ölçümleri yatarak veya oturarak bebek terazilerinde yapılır. Bebek tartılacağı zaman mutlaka çıplak olmalıdır. 2 yaş sonrasında çocuklar ayakta basküllerde tartılabilir. Yenidoğan bir bebeğin ortamla ağırlığı 3200-3300 gr dır. Doğumdan sonra 4. Ayda 2 katına, 1 yaşta 3 katına ulaşır. Vücut ağırlığı kısa zaman içinde çok büyük değişiklikler gösterdiği için büyümenin izlenmesinde çok duyarlıdır. Çocuğun yaşına göre ağırlığı hem kısa süreli hem de uzun süreli beslenme bozukluğundan etkilendiği için hem o anki hem de geçmişteki beslenme durumunu gösterir.

Boy Ölçümü :Boy ölçümü 2 yaşa kadar olan çocuklarda yatarak baş-ayak tahtası aletleriyle yapılır. 2 yaşından sonra boy ölçümü ayakta yapılabilir. Ayakta yapılan ölçümler yatarak olan ölçümlere göre 2 cm kısa çıkabilir. Yenidoğan bir bebeğin boyu yaklaşık 50 cm dir. İlk 1 yıl içerinde 25 cm, 1-2 yıl arasında 12 cm, 2-3 yaş arasında 9 cm, 3-5 yaş arasında 7 cm uzar. Daha sonra puberteye kadar 5-6 cm artışlar gösterir. Boy uzaması yetersiz beslenme ve enfeksiyonların uzun sürdüğü durumlarda etkilenir. Bu nedenle hastanın o andaki değil geçmişteki genel sağlık durumunun göstergesidir.

Baş Çevresi : Baş çevresi ölçümü başın en geniş yerinden ve esnemeyen bir mezura kullanılarak yapılır. Alın ortasından ve başın arka kısmının en çıkıntılı yerinden geçecek şekilde ölçülür. Ölçüm yapılırken baş sabit tutulmalı mezur kulakların altından geçmeli ve başın herhangi bir yerinde şişlik varsa dikkatli ölçüm yapılmalıdır. Doğumda bebeklerin baş çevresi ortalama 34-35 cm dir. Hayatın ilk 1 yılında baş çevresindeki artış belirgindir. Çocuk 2 yaşına geldiğinde erişkin baş çevresinin%90’nına ulaşmış olur.

Büyümesinin doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi için çocuğun bulunduğu toplumdaki sağlıklı çocuklardan yapılan ölçümlerden oluşturulmuş büyüme eğrilerinden yararlanılır. Boy ,ağırlık ve baş çevresi için ayrı ayrı standart büyüme eğriler bulunmaktadır. Ayrıca erkek ve kız her iki cins için farklı büyüme eğrileri kullanılır. Türk çocuklarında Prof. Dr. Olcay Neyzi ve arkadaşları tarafından oluşturulmuş olan, cinse ve yaşa göre ağırlığın, boyun ve baş çevresinin değerlendirilmesini sağlayan büyüme eğrileri kullanılır. Tablo 1-2-3-4 Büyüme eğrilerinin yatay eksenine yaş, dikey eksenine ise ölçüm değerleri konur. Standart büyüme eğrileri % 3-10-25-50-75-97 arasında değişir. % 3-97 arası değerler normalin alt ve üst sınırı olarak tanımlanır.

Bir çocuğun muayenesi ve antrpometrik ölçümleri yapıldıktan sonra elde edilen değerler büyüme eğrisi üzerinde işaretlenir. Tabiki önce kronolojik yaşı hesaplanır. Daha sonra yaşına uygun olarak standart büyüme eğrilerine bakılarak uygun işaretleme yapılır. Düzenli aralıklarla yapılan ölçümler standart büyüme eğrileri üzerine işaretlenir ve bunlar birleştirilir. Böylece çocuğun büyüme eğrisi ortaya çıkmış olur. Normalde çocuğun büyüme eğrisi %3-97 arasında seyreder ve standart eğrilere paralel gider. Büyüme eğrisinin alt ve üst sınırlar dışında kalması veya yatık, düz ve aşağı doğru eğimli olması patolojik bir durum olduğunu gösterir. Büyümenin değerlendirilmesi beslenme yetersizliği (düşük kilo, kısa boy) veya fazla kilolu vakaların belirlenmesini sağlar. Büyümenin düzenli takip edilmesi ise malnutrüsyon gelişmeden büyüme duraksamasını, obezite gelişmeden aşırı hızlı kilo alımını saptamaya yarar. Böylece erken müdahaleye olanak sağlar. Ayrıca doğru beslenmeyi destekler, bakım veren kişinin eğitimini sağlar. Bunun dışında büyümesi düzenli aralıklarla takip edilen çocuğa diğer koruyucu hekimlik hizmetleri sunulmuş olur.

AŞI TAKİBİ

Çocuk sağlığı izleminde koruyucu hekimlik hizmetleri içerisinde en önemli olanlardan biri de aşılamadır. İnsanlık tarihinde aşılama insan sağlığının iyileştirilmesinde en önemli adımlardan biri olmuştur. Aşılama bireyleri hastalıklardan ve neden olan komplikasyonlarından korur. Ayrıca hastalığa neden olan mikroorganizmaların yayılmasını önleyerek aşılanmamış bireyleri ve toplum sağlığının da korunmasını sağlar. Bugün bütün dünyada aşılama ile her yıl 3 milyon çocuğun hayatı kurtulmaktadır. Kısacası aşı ile bağışıklama 20. yüzyılın en önemli sağlık zaferidir.

Virüs, bakteri vb. mikropların hastalık yapma yeteneklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin etkisinin ortadan kaldırılarak sağlam kişilere verilmesi için geliştirilen biyolojik maddelere aşı denir. Aşıların etki mekanizması doğal hastalığa benzer, her ikisi de bağışıklık sistemini uyarır, vücuda girmiş olan mikrobu tanır ve hafıza oluşturur. Daha sonra aynı mikrop vücuda yeniden girdiğinde bağışıklık sistemi onu tanır ve hastalık yapmasına fırsat vermeden yok eder. Aşıların koruyucu etki gösterebilmesi için uygun dozda, uygun yaşlarda ve belirli aralıklarla yapılması gerekir

Gebelik Dönemi

GEBELİĞİN DÖNEMLERİ VE SIKÇA KARŞILAŞILAN PROBLEMLER

Gebelik özellikleri yönünden üç ayrı döneme ayrılır:
1. trimester (ilk 13 hafta)
2. trimester (14-27. haftalar arası)
3. trimester (27-40. haftalar arası) olmak üzere.


İLK ÜÇ AYDAKİ FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER ve SIKÇA SORULANLAR

• Yorgunluk, halsizlik
• Bulantı ve kusmalar
• İdrara sık çıkma
• Göğüs Hassasiyeti
• Baş ağrısı ve kendini iyi hissetmeme
• Hafif kilo artışı
• Nokta şeklinde kanama (lekelenme).
• Kasık ağrısı
• Uykuya eğilim, psikolojik huy değişiklikleri

İlk üç aylık dönem vücudumuzda önemli değişikliklerin olduğu ve gebeliğe adaptasyonun gerçekleştiği bir dönemdir. Kişi bu dönemde gebeliğin ilk heyecanını yaşarken bir takım sorunlarla da karşı karşıya kalabilir.

İLK ÜÇ AYDA SIKÇA SORULAN SORULAR

“Bu bulantılarım ne zaman bitecek?”
Gebeliğin erken dönemindeki bulantı ve kusmalarda; plasentadan salgılanan hormonlar, annenin psikolojik sıkıntıları, B6 vitamini eksikliği, gebeliğe bağlı mide-barsak sistemindeki değişiklikler, tiroid bezinin normalden çok çalışması gibi pek çok neden suçlanmıştır.
Gebelikte mide ve barsaklar, gebelik hormonlarının etkisi ile daha yavaş boşalır. Buna bağlı hazımsızlık, şişkinlik ve gaz şikayetleri olabilir.
Midesinde gebelik öncesinde ülseri olanlarda bulantı ve kusma şikayetleri daha dirençli ve uzun süreli olabilir. Ayrıca bulantı ve kusmalar, stres ve yorgunluğa bağlı olarak da artabilir.

Bulantı ve kusmalar sabahları daha sık olmakla birlikte, günün her saatinde karşınıza çıkabilir. Genelde ilk gebeliklerde, genç kadınlarda ve ikiz gebeliklerde daha şiddetlidir.
Bulantılar, çoğunlukla 4 – 8 haftalıkken başlar ve 14 – 16 haftalıkta azalır. Fakat bazı kadınlarda bulantı ve kusma 3. aydan sonra başlayabilir ve bazı kadınlarda ise tüm gebelik süresince devam edebilir. Bu tür durumlarda eğer verilen ağızdan ilaç tedavilerine rağmen problem devam ederse hastaneye yatırılarak serum ile besleme gerekebilir.

Öneriler
Gün içinde daha sık ve küçük öğünler şeklinde yemeniz bulantılarınızı azaltır. Yemekler sırasında az sıvı almak da iyileşmeye yardımcı olur. Bunları yapmanın amacı mideyi tamamen boş veya tamamen dolu tutmaktan kaçınmaktır. Çünkü her iki durum da bulantıyı arttırabilir.
Beslenme diyeti olarak katı, kuru, yağsız ve tuzlu gıdalara yönelin. Eğer tatlı veya meyve yediğinizde bulantınız olmuyorsa bunları da yiyebilirsiniz.

İlk kalktığınız zaman eğer bulantınız çoksa yataktan çıkmadan önce demli olmayan bir çay için. Yatağın başında galeta, tuzlu kraker gibi kuru şeyler bulundurun.

Sabahları yataktan ani bir şekilde kalkmayın. Gebeliğin erken döneminde sık görülen yorgunluk da bulantıyı şiddetlendirebilir.

Hoş olmayan koku ve yiyeceklerden kaçının. Özellikle mutfak kokularından ve ağır parfümlerden uzak durun.

Tüm önlemlere rağmen bulantınız geçmiyorsa doktorunuza başvurun. İlaç tedavisi veya hastaneye bir süre için yatışınız gerekebilir.

”Kendimi daha sinirli, gergin ve alıngan hissediyorum”
Gebeliğin ilk 3 ayında anne adayında bazı psikolojik değişiklikler ortaya çıkabilir. Örneğin kişi çok neşeliyken aniden ağlama krizlerine tutulabilir. Bazan çok sinirliyken bazı günler sakin olabilir.

Gebelikte depresyon, aşırı alınganlıklar, aşırı uyuma isteği gibi şikayetler sık olarak görülür. Gebeliğin ilk 3 ayı gebeliğe adaptasyon dönemidir ve kişi gebeliğe uyum sağladıkça bu sorunlar da yavaş yavaş ortadan kalkacaktır.

Yine, gebeliğin son haftalarında tekrar bir takım huzursuzluklar ortaya çıkabilir. Bu huzursuzlukların kaynakları ise doğumla ile ilgili endişeler, doğum sonrası anne olmanın getirdiği tedirginlikler, bekleyen maddi ve manevi yükümlülüklerdir. Kişi sinirli, heyecanlı olabilir, uyku problemleri ortaya çıkabilir.

Öneriler
Tüm bu şikayetler geçici olan ve fazla endişe edilmemesi gereken durumlardır. Hemen hemen her kadın bu duyguları yaşar.

Benzer şekilde baba adayında da bir takım sıkıntılarla yüzleşebilirler. Eşinin durumu hakkında endişeler taşıyabilir ve konuyla ilgili bilgisi yoksa ona yardım edememenin üzüntüsünü yaşayabilir. Bu nedenle çiftler kendilerinden önce böyle bir deneyim yaşayan arkadaşları ile konuşarak onların tecrübelerinden yararlanabilirler.
Ancak unutulmamalıdır ki en profesyonel yardım konunun uzmanı olan hekimlerden alınabilir.

“Sürekli idrara çıkıyorum”

İlk üç ayda rahmin büyüyen hacmi ile birlikte
böbreklerin fonksiyonlarındaki değişimler size
idrara çıkma ihtiyacı hissi verir. Hatta
hapşırırken, öksürürken ve gülerken idrar
kaçırabilirsiniz. Bunun nedeni, büyüyen
rahmin idrar torbasına yaptığı baskıdır.

İdrar şikayetleri 4. aydan sonra hafiflese de son aylarda bebeğin başının mesaneye basısı sonucu genellikle yeniden artacaktır.

 


Öneriler
Sürekli idrara çıkma problemleriyle başedebilmek için; yatmadan birkaç saat önce su içmeyi kesmeniz önerilir. Böylelikle gece boyunca daha az kalİstanbulınız ve uykunuz bölünmez.
Ancak tüm gebelik süresince sıvı alımını azaltmanız kesinlikle önerilmez. Çünkü bol su içmenin gebelik üzerine pek çok olumlu etkisi vardır.

İhtiyaç hissettiğiniz her an idrarınızı yapın. İdrarınızı tutmak, idrar torbanızın tam olarak boşalamamasına sonucunda idrar yolları enfeksiyonuna yol açabilir. İdrar yaparken öne doğru eğilmeniz idrar torbanızın tam olarak boşalmasına yardımcı olur.
Sık idrara çıkma (pollaküri) ile birlikte idrar yaparken yanma ve sızlama (disüri) ile birlikte kasık ağrısı şikayetiniz de varsa bu durum “idrar yolu enfeksiyonu” na bağlı olabilir, hekiminize danışınız.

“Göğüslerin sızlıyor”
Östrojen, prolaktin ve progesteron adı verilen hormonlarının salgılanmasının artması gebe kadının göğüslerindeki değişikliklerin temel nedenidir. Gebeliğin ilk birkaç haftasında göğüslerinizde hafif değişiklikler hissedebilirsiniz, bunlar ağrılı olabilir.

Öneriler
Bu durumda göğüslerin uyarılmaması için yatarken sütyen giyilmesi ve meme uçlarına temastan kaçınılması bu tür şikayetleri bir ölçüde azaltacaktır.

“Başım ağrıyor ve çok halsizim”
Gebeliğin erken döneminde görülen baş ağrıları pek çok kadını rahatsız etmektedir. Kesin nedeni belli değildir, fakat gebeliğin erken döneminde görülen diğer rahatsızlıklar gibi, hormon düzeyinde ve kan dolaşımındaki değişiklikler ile psikolojik nedenler suçlanmaktadır. Baş ağrısında diğer olası nedenler ise aşırı stres ve yorgunluktur.

Gebe kaldığınızı öğrenir öğrenmez kafeini azaltırsanız veya tümden keserseniz, bu davranış değişiklikleri de sizde bir kaç gün baş ağrısı yapabilir.

Kendini iyi hissetmeme, gebe kadınlarda sık görülür ve gebelik sırasında görülen dolaşım değişiklikleri sonucu olabilir.
Gebeliğin 6. ayından sonra gelişen baş ağrıları ise ilk aylardakiler gibi masum olmayabilir. Bu dönemlerdeki baş ağrılarında öncelikle tansiyonun ölçülerek kontrol edilmesi önerilir. Çünkü “Gebeliğe bağlı hipertansiyon” ve “preeklampsi (gebelik zehirlenmesi)” bu dönemlerde anne ve bebek sağlığını tehtid eden baş ağrısı nedenleridir.

Stres, yorgunluk ve açlık da kendini iyi hissetmeme ve bayılmaların (senkop nöbetlerinin) nedeni olabilir.

Öneriler
Gebeliğe bağlı baş ağrıları, yüzün ön tarafı ve kenarlarına, burun çevresine, gözlerine sıcak kompres uygulama ile azabilir.

Ayrıca gevşeme egzersizleri, baş ağrınızı azaltmanın yanı sıra kendinizi çok iyi hissetmenize neden olur. Bu egzersizleri gözünüzü kapatıp sakin güzel bir düşünerek yapın.
İyi ve dengeli beslenme, güzel dinlenme, masaj, hafif egzersiz veya yürüyüşler de önemli ölçüde şikayetlerinizi azaltacaktır.
Söylemesi çok kolaydır ama yaşamınızdaki stresi azaltmak gebeliğinizin ilk dönemleri ile geri kalanı kolay geçirmenizi sağlayacaktır.
Ağrı kesici kullanmadan önce muhakkak doktorunuza danışın.

“Ne kadar kilo almalıyım?”
Gebelik sırasında toplam 11-14 kg alınması normal olsa da, bunun yalnızca çok küçük bir kısmı ilk üç ayda gerçekleşir (ortalama 1 kg).

Zayıf bayanlar biraz daha fazla kilo alabilirken, kilolu bayanların biraz daha az kilo almaları önerilmektedir.

Bebeğinizin tüm önemli yapıları ve organ sistemleri ilk üç ayda oluşur. Daha sonraki dönemde ise bunlar büyüyüp gelişirler ve bebeğinizde kilo artışı görülür.

İlk üç ayın sonunda, bebek ortalama 8 cm. boyunda, 20 gram ağırlığında minyatür bir insan görünümündedir. Pek çok organ sistemleri oluşmuş ve hatta çalışmaya başlamıştır bile. El ve ayak parmaklarında minik tırnaklar vardır. Eller birer bezelye tanesi büyüklüğündedir.

Bebek emme hareketleri yaparak çevresini saran sıvıyı yutar ve yuttuğu sıvıyı alttan idrar olarak çıkarır.

Gebeliğin erken döneminde birçok kadın kendisini rahatsız eden belirtilerden şikayetçidir. Bunlar genelde endişe edilecek problemler değildir, fakat hangi belirtilerin doktora başvuracak durumlar olduğunu bilmelisiniz.

“Lekelenme tarzında kanamalarım oluyor, normal mi?”
Gebeliğin tüm dönemleri içinde görülebilen kanama şikayetleri önemlidir. İlk üç aydaki hafif kanamalar genel olarak düşük tehtidine bağlı ve de %90 oranında dinlenme ile kendiliğinden geçen şikayetler olsa da siz “gebelik esnasında her türlü kanamanızın olması durumunda doktorunuza başvurunuz”.

Kanamanın olması, gebeliğinizdeki bir problemin sonucu olabilir. Ayrıca bu durum yalnız bebeğinizin değil sizin sağlığınız için de riskli durumlar yaratabilir.

“Kasıklarım ağrıyor”
İlk gebe kaldığınızda kasıklarınızda, kalça ve belinizde ağrı hissi ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Rahim büyürken onu tutan bağ dokuları da gerilir. Ağrının sebebi de bu gerilmedir. Rahatsızlık verici olsa da, endişelenmenize gerek yoktur.

Öneriler
Ilık bir banyo gevşemenize ve sancılarınızın hafiflemesine yardımcı olur. Ayrıca dinlenme egzersizleri ile de rahatlayabilirsiniz. Ağrılarınız dayanılmayacak kadar şiddetliyse doktorunuza başvurunuz.


İKİNCİ ÜÇ AYDAKİ FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER ve SIKÇA SORULANLAR

• Ağrı ve yanmalar
• Cilt değişiklikleri (gebelik lekelenmeleri, cilt döküntüleri, sivilcelenmeler)
• Kabızlık
• Anemi (kansızlık)
• Bacak krampları
• Kilo artışı
• Vajinal akıntı ve enfeksiyonlar
• Aşermeler

İkinci üç aylık dönem gebeliğin 13. Haftası ile 27. Haftası arasındaki dönemdir.
“Altın dönem” olarak da adlandırılan bu dönemde gebeliğin başlangıcındaki yan etkiler azalmış ve son üç aydaki rahatsızlıklar ise henüz başlamamıştır.
Bu dönemde bulantınız azalmıştır, uykularınız düzelmiştir ve enerjiniz yerine gelmiştir. Ayrıca bu dönemde bebeğiniz size gerçek gibi gelmeye başlamıştır. 16 – 20. haftalar arasında bebeğin hareketlerini hissedebilirsiniz.

4 – 5. Aylarda artık karnınız yavaş yavaş belirmeye başlamıştır. Gardrobunuzu değiştirmenin, 14-16. haftalardan itibaren ultrasonla cinsiyeti görünür hale gelen bebeğiniz için evinizde hazırlıklar yapmanızın zamanı gelmiştir.

İKİNCİ ÜÇ AYDA SIKÇA SORULAN SORULAR

”Bebek hareketlerini ne zaman hissedeceğim?”
Daha önce doğum yapmış olan hanımlar bu konuda da tecrübelerini gösterirler. Bu hanımlar genelde 16. hafta civarında bebeğin oynadığını hissederken ilk gebeliğini yaşayanlar 18-21. haftalar arasında bu duyguyla tanışırlar.

Anne adayları bebeğin oynama hareketlerini, “içlerinde bir kuşun kanat çırpışına” benzetebilirler. Bebeğin oynaması anne-baba adaylarına huzur ve mutluluk verici bir olaydır. 4. aydaki bebeğin boyu 15 cm, ağırlığı yaklaşık 150 gramdır.

6. ayın sonunda ise bebeğin boyu 30 cm., ağırlığı ise 900 gramı bulur. Bebek bu dönemden sonra hızlı bir büyüme temposuna girmiştir ve doğuma kadar kilosu yaklaşık üç kat artacaktır.

”Karnımda ağrı ve yanmalar hissediyorum”
İkinci üç aylık dönemde uterusun (rahmin) genişliğinde hızlı bir artışı farkedersiniz.

Kadın rahmi, vucüdumuzda kendi büyüklüğünün üstüne bu kadar fazlasına çıkıp doğumdan sonra tekrar eski haline dönebilen tek organdır.

Uterus (rahim) büyürken, vücudunuzun içinde o bölümde olan diğer organlar normal yerlerinden birazcık uzaklaşacaklardır. Bu nedenle bu organları tutan kas ve bağ dokularında aşırı bir gerilme olacaktır. Bu organ büyüme ve gerilmeleri anne adayını rahatsız edebilir.

Bu dönemde görülen ağrı ve yanmaların esas nedeni uterusun ağırlığı ve genişliğindeki artış ile gebelik hormonlarıdır.

”Belimde ve sırtımda ağrılar oluyor”
Gebelik sırasında kalça bölgenizdeki kemiklerin arasındaki eklemler yumuşayıp gevşerler. Bunlar doğum sırasında bebeğin bu bölgeden geçebilmesi için bir hazırlıktır.

Bu dönemde, rahminizin ağırlığı artar ve ağırlık merkezinin yeri değişir. Bunun sonucu olarak zamanla ve belki hiç farkında olmadan, vücut şekliniz ve yürüme şekliniz değişir. Ağırlık merkezindeki değişiklikler sırt ağrılarına neden olur.

Öneriler
Şikayetlerinizi en aza indirmek için oturmanıza, kalkmanıza ve yürümenize dikkat edin, kendinizi fazla zorlamayın, ağır yük kaldırmaktan kaçının ve ağrılarınızın arttığı durumlarda uzanarak dinlenin.

Ayrıca bel ve sırt sağlığını olumsuz etkileyen topuklu ayakkabı giymekten kaçının. Her zaman için düz ve mümkünse ortopedik tabanlı ayakkabıları tercih edin.

Karın bölgenizdeki kasları çalıştırmak için yapılan egzersizler bel ve sırt ağrısının azalmasına yardımcı olacaktır.

”Kasıklarımda ağrılar oluyor”
İkinci dönemdeki alt karın bölgesindeki ağrıların nedeni, genişleyen rahmin kaslarının ve rahmin çevresindeki asıcı bağ dokusunun gerilmesidir. Bu durum tıbbi literatürde “Round ligament ağrısı” olarak geçer.

Ayrıca daha önceden karın bölgesine uygulanan bir ameliyat geçirmişseniz ağrının nedeni buradaki iç yapışıklıkların gerilmesi de olabilir.

Gebelik sırasında bazen appendisit veya safra kesesi taşı (kolesistit) nedenli ani ağrılar farklı yerlerde ve şekillerde oluşabilir. Bu ağrıların farklı yerde oluşmasının nedeni, büyüyen rahmin bu organları bulundukları yerden başka tarafa itmesidir.

Öneriler
Kasık bölgesindeki ağrı bebeğiniz ve sizin için bir tehdit oluşturmasa da, bu şikayetinizin fazla ve uzun süreli olması durumunda mutlaka doktorunuza bildirin. Çünkü bu ağrıların nedeni (erken gebelik haftalarında) dış gebelik, düşük tehlikesi ve ileri gebelik haftalarında erken doğumun başlangıcı olabilir.
Kasık ağrınız şiddetli ise, oturma veya yatma veya alacağınız sıcak bir duş şikayetinizi bir ölçüde azaltabilir.

”Bacaklarımda kramplar oluyor”

Bacaklardaki kramplar genelde 3. Aydan
sonra sık görülür. Özellikle geceleri oluşur
ve hatta bazen uykudan uyandıracak kadar
şiddetlidir.

Bacak kramplarının kesin nedeni belli
olmamakla beraber kalsiyum ve
magnezyum azlığı genel olarak
suçlanmaktadır.

Öneriler
Bacak krampları sizi çok rahatsız ederse, öncelikle kalça kaslarınızı gerici egzersizler yapın. Uzun süre oturmaktan veya uzun süre yürümekten kaçının. Eğer aniden kramp girerse, dizinizi gererek ayağınızı hafifçe yukarı kaldırın.
O bölgeye masaj, sıcak uygulamalar rahatlatıcı olabilir. Bazı hekimler tarafından hastalara kalsiyum, magnezyum veya B6 vitaminleri reçete edilebilmektedir.

”Midem yanıyor”
Mide yanmasının en sık sebebi, “reflü” olarak bilinen mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri kaçmasıdır. Bunun sonucunda mide asitleri yemek borusunu tahriş eder.

Gebelikte reflü’nün normalden daha sık olarak karşımıza çıkmasının bir kaç ayrı nedeni vardır. En önemli neden büyüyen uterusun (rahmin) mideyi yukarıya itmesidir.

Diğer bir neden, sindirim sisteminin çalışması hormonların (özellikle progesteron hormonu) etkisi altında yavaşlaması sonucunda yemek borusunda dalga şeklinde hareketlerle ilerleyen yiyeceklerin gidişi gebelik sırasında yavaşlamaktadır. Midenizin boşalması gecikmekte ve yiyecekler sindirim sisteminden daha yavaş boşalmaktadır. Bunun sonucunda hazımsızlık, şişkinlik ve bulantı hissi gibi şikayetler de görülebilecektir.

Ayrıca mide ile yemek borusu arasındaki büzücü kas yine gebelikte artan progesteron hormonu etkisiyle gevşemekte ve mide asid içeriği yemek borusuna geçerek göğüste yanma şikayetine yol açabilmektedir.

Öneriler
Bulantı ve kusmayı önlemek için, az az ve de sık sık beslenin. Fazla asidli gıdalar ile aşırı acılı, ekşili, baharatlı, yağlı gıdalardan uzak durun. Fazla miktarda çay, kahve ve çikolatadan sakının.

Kızartma türü gıdalar yerine haşlama türü gıdaları tercih edin. Soda içmeniz bazan şikayetlerinizi azaltabilir.

Ayrıca mide yanmanızı artıran ani öne eğilmeler gibi hareket ve pozisyonlardan kaçının. Hatta geceleri yatarken başınızın altına bir yastık daha koyup başınızı biraz daha yükseltebilirsiniz.

Her şeye rağmen mide yanmanız çok fazla ise doktorunuz size bir takım antiasid ilaçlar verebilir, fakat doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayınız.

”Cildim eskisi gibi değil”
Gebelik sırasında salgılanan bazı hormonlar cildinizde belirli değişikliklere neden olur.

En sık karşılaşılan problem vucüttaki bazı bölgelerde belirginleşen cildin kahverengileşerek kararmasıdır. Bu durum en sık olarak yüzde (kloasma, gebelik maskesi), göğüs uçları, karın, kasık ve göbek çevresi bölgelerinde ortaya çıkar.

Ciltteki bu kararmaların gerçek nedeni belli olmamakla beraber, gebelikte salgısı artan estrojen hormonuna bağlı olduğu düşünülmektedir.

Öneriler
Gebelik sırasındaki cilt kararmaları, güneş ışığı veya diğer ultraviole ışıklara maruz kalmakla daha da artabilir.

Bu yüzden gebelik sırasında durumda fazla güneşte kalmayın ve hatta yaz aylarında dışarıda olduğunuz zamanlarda öncelikle yüzünüzü yüksek koruma faktörlü kremlerle koruyun.

Bol miktarda kar olan ortamların da yaz aylarındaki güneş ışığı gibi yüksek dozda ultraviole içerdiğini unutmayın.

Ciltteki kararmalar doğumdan sonra bir miktar azalsa da soluk bir şekilde kalıcı da olabilir. Bu durumda doğumdan sonra dermatologlar tarafından bazı tedaviler uygulanabilmektedir.

Gebelik sırasında ciltteki esmerleşmelere ilaveten el ayası ve ayak tabanlarında kızarıklıklar, vucutta bazı kaşıntılı ve döküntülü rahatsızlıklar da ortaya çıkabilir. Pek çok şikayet tedaviye gerek kalmaksızın gebeliğin doğal sürecinde kendiliğinden kaybolup gider.

”Kabızlık oluyor”
Kabızlık, gebelikte görülen sık görülen bir problem olup en sık nedeni sindirim sisteminin genel olarak yavaşlaması ve büyüyen uterusun (rahmin) bağırsakların son kısmına yaptığı baskıdır.

Ayrıca kabızlık gebeliğin son dönemlerinde hemoroid (basur) ve anal fissür (makatta çatlama) oluşumunu da artırır.

Öneriler
Bu problemle başetmenin en önemli yolu diyetinizi düzenlemektir. En önemli tedavi ve kabızlıktan korunma yöntemi liften zengin beslenme ve bol sıvı tüketimidir.

Her türlü çiğ sebze ve meyveyi bol miktarda almanızda yararlar mevcuttur. Ayrıca bağırsakların rahat çalışması için bolca kayısı, erik, incir kompostoları ve doğal meyve suları içebilirsiniz.

Sabah kahvaltısından önce aç karınla bir bardak ılık su içiniz. Bol miktarda sıvı tüketimi anne ve bebek sağlığı ile gebeliğin normal gidişatı açısından pek çok yarar sağlar.

Tüm bunlara ek olarak yaptığınız egzersizi artırmanız da bu probleminizin azalmasına yardımcı olabilir. Özellikle açık havada yapılan bir saatlik yürüyüşler kendinizin ve gebeliğinizin sağlığı açısından önemlidir. Bu dönemde de doktorunuza danışmadan müshil ya da benzeri etkili ilaçlar almayınız.

”Kansızlık şikayeti”
Bebeğin gebelik sırasında artan ihtiyaçları vücudunuzun demir gereksinimini fazlalaştırır. Gebelik öncesinde günlük demir ihtiyacınız 15 mg. kadarken gebelikte bunun 2 katına gerek vardır. Genel olarak besinlerle alınan demir yeterli gelmeyeceğinden dolayı ilave demir haplarına gerek vardır.

Gebe kadınlarda anemi (kansızlık); yorgunluk, güçsüzlük, çarpıntı, üşüme, nefes darlığı, baş dönmesi ve vucut direncinin azalması gibi sıkıntılara yol açabilir.

Öneriler
Aneminin tek tedavisi demir almaktır. Bu yüzden gebeliğin 16-18. haftasından itibaren her gebe ilave olarak demir almalıdır.
Ayrıca demirden zengin gıdaların tüketilmesinde fayda vardır. Kuru baklagiller, karaciğer, dalak, yürek, kırmızı etler, pekmez, yumurta gibi gıdalar demir açısından zengindir.

Anemi ile ilgili detaylı bilgi almak için tıklayınız >>>

“Aşermelerim oluyor”
Gebelikte turşu, limon, muz, karpuz, soğan gibi bir takım yiyeceklere karşı aşırı istek doğması aşerme olarak bilinir.

Çok arzuladığınız bu yiyecekleri sindirim düzeninizde bozukluğa neden olmuyorsa ve aşırı kalorili değilse uygun miktarda yemenizde bir sakınca yoktur. Aşermelerin neden kaynaklandığı bilinmemektedir.


ÜÇÜNCÜ ÜÇ AYDA GÖRÜLEN FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER ve SIKÇA SORULANLAR

• Halsizlik, yorgunluk
• Çarpıntı
• Nefes darlığı
• Psikolojik problemler, gerginlik
• Karın, sırt, bel, kasık ağrıları
• Mide ekşime ve yanmaları
• Bacak krampları
• Uykusuzluk
• Sık idrara çıkma ve idrar kaçırma problemleri
• El ve ayak parmak uçlarında uyuşmalar
• Varisler
• Bacaklardaki ödemler

Son üç ay, şikayetlerin yeniden alevlendiği 27 ile 40. gebelik haftaları arasındaki dönemdir.
Bu dönemdeki şikayetlerin pek çoğundaki neden, rahimin hacimsel büyümesidir. Ayrıca gebeliğin şikayetlerinin artması yanında bebekle ilgili risklerin de en fazla olduğu dönemdir.

Bu dönemdeki psikolojik şikayetlerin ve uykusuzluğun genel olarak nedenleri, doğum ile ilgili endişelenme ve korkular, doğum sonrası anne ve baba olmanın getireceği maddi ve manevi yükümlülükler ile gebeliğin büyümesine bağlı hissedilen rahatsızlıkların artışıdır.

ÜÇÜNCÜ ÜÇ AYDA SIKÇA SORULAN SORULAR

”Hemoroid (Basur) oldu”
Hemoroid, makadda toplardamarların genişlemesi sonucu kanın o bölgede göllenmesidir.

Gebelikte hemoroidlerin sık olarak görülmesinin sebebi rahmin büyümesiyle anal (makadi) bölgeden gelen toplardamarlara karşı oluşan basınçtır.

Ayrıca gebelikteki hormonlar, kabızlık ve kilo artışı da sebepler arasındadır. Pek çok kadında hemoroid ilk kez gebelikte ortaya çıkarken pek çoğunda ise önceden olan hafif şikayetler daha belirgin hale gelir. En sık problemler makadda ağrı, kanama, kaşıntı ve akıntıdır.

Öneriler
Gebelik sırasında ortaya çıkan hemoroid şikayetleri ile baş edebilmek için öncelikle kabızlıktan korunmak amacıyla sebze, meyve gibi bol lifli beslenmenin yanında çok miktarda su ve sıvı tüketimi önemlidir.

Bunun yanısıra;
Her tuvalet sonrası anal bölgeyi çok iyi temizleyin, yumİstanbul tuvalet kağıtları kullanın.

Sabah akşam 20-30 dakika ılık oturma banyoları yapabilirsiniz.
Özellikle sert sandalyeler üstünde uzun süre oturmayın.
Uzun süre sürekli ayakta durmayın, ama yürüyüş yapabilirsiniz.

Tüm önlemlere rağmen şikayetleriniz geçmezse doktorunuzu bilgilendirin. Kabızlık önleyici tedavi veya makad bölgesine lokal krem, fitil tedavisi uygulanabilir.

”Varislerim arttı”
Gebeliğin özellikle son dönemlerinde bacaklarda ve genital bölgede varisler ortaya çıkabilir.

Varis oluşumundaki en önemli mekanizma, büyüyen rahmin bacaklardan gelen toplardamarlara bası yapması sonucu kanın bacaklarda göllenmesiyle toplardamarlarda genişlemelerin oluşmasıdır.

Ayrıca bazı gebelik hormonları da bu gelişimi arttırmaktadır.
Tüm bunlara ek olarak genetik faktörler, obesite (şişmanlık), uzun süreli ayakta kalmayı gerektiren meslekler, sigara da varis oluşumuna zemin hazırlar.

Oluşan varisler gebelerde ağrı, ödem (şişlikler) yapabilir ve hatta enfeksiyona eğilimlidirler.

Öneriler
Varis oluşmaya başlandığında yapılması gerekenler; yatarken bacakların altına yastık konularak yükseltilmesi (elevasyon), külotlu varis çoraplarının giyilmesi ve uzun süreli, hareketsiz ayakta kalmaktan kaçınılmasıdır.
Günde bir saat yürüyüş ve akşamları 15-20 dakika süreyle bacakları hafif soğuk suda dinlendirme de şikayetlerin giderilmesinde yararlı olacaktır.

”Bacaklarımdaki ödemler (şişlikler) arttı”
Büyüyen rahmin bacaklardan dönen kan üzerine bası yapması sonucunda gebeliğin özellikle son dönemlerinde görülen ödemler genelde ciddi bir sorun oluşturmaz.

Öneriler
Son dönem ödemlerini azaltmak için ise uzun süreli hareketsiz bir şekilde ayakta kalmamak, tuz tüketiminde aşırıya kaçmamak ve dinlenirken ayakların altına bir yastık konup yükseltilmesi önerilmektedir.

Ödemlere el ve yüzlerdeki şişliklerin de eklenmesi preeklampsinin bir işareti olabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuzu arayınız.

“İdrar kaçırmalarım oluyor”
Büyüyen rahmin ve rahim içinde bebeğin büyüyen başının idrar torbası üzerine uyguladığı basınç, özellikle son aylarda idrar kaçırmanıza (inkontinens) neden olabilir.

Bu rahatsız edici yakınma gülme, hapşırma, öksürme veya ağır yük kaldırma gibi durumlarda artabilir. Doğum sonrası genellikle kaybolur.

Öneriler
İdrar torbanızı sıkıştığınız her an boşaltın, yani sık sık tuvalete çıkın, hiçbir zaman içeride idrar bırakmayın.

İdrar kaçırma, idrar yaparken yanma veya kasık ağrısı ile birlikteyse idrar yolu enfeksiyonuna da bağlı olabilir. Doktorunuzu bilgilendirin.

Erkek Çocuklar İçin Persentil Tablosu

DOĞUM

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

2,6

2,9

3,1

3,4

3,8

4,1

4,6

Boy cm

46,3

48,1

49,3

50,6

52,0

53,3

54,6

Baş Çevresi-cm

33,0

33,5

34,4

35,3

36,2

37,0

37,5

3 AY

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

4,1

4,7

5,3

5,9

6,4

6,9

7,5

Boy cm

54,5

56,0

58,0

60,5

61,5

63,0

66,0

Baş Çevresi-cm

38,7

39,2

40,0

40,9

41,5

42,1

43,2

6 AY

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

5,6

6,5

7,1

7,8

8,5

9,1

9,7

Boy cm

59,5

61,5

64,0

66,5

67,5

69,0

72,5

Baş Çevresi-cm

42,1

42,7

43,3

43,9

44,8

45,0

45,0

9 AY

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

6,5

7,5

8,2

9,0

9,8

10,6

11,3

Boy cm

64,0

66,0

68,5

71,0

72,5

74,3

77,5

Baş Çevresi-cm

43,8

44,5

45,1

46,0

46,5

47,1

47,8

12 AY

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

7,4

8,4

9,0

10,0

10,8

11,7

12,5

Boy cm

68,0

70,4

72,5

74,7

76,5

78,5

82,5

Baş Çevresi-cm

44,9

45,5

46,5

47,3

47,8

48,4

48,9

15 AY

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

8,1

9,1

9,9

10,8

11,7

12,5

13,5

Boy cm

71,5

73,7

76,0

78,0

80,5

82,5

86,5

Baş Çevresi-cm

45,6

46,3

47,1

48,0

48,5

49,2

49,8

18 AY

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

8,7

9,7

10,5

11,5

12,5

13,3

13,3

Boy cm

75,0

77,0

79,5

81,5

84,0

86,5

89,5

Baş Çevresi-cm

46,2

47,0

47,7

48,7

49,2

49,9

50,6

2 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

9,1

10,2

11,0

12,1

13,2

14,1

15,0

Boy cm

77,0

80,0

82,0

84,0

86,5

88,7

92,5

Baş Çevresi-cm

47,0

48,0

48,2

49,7

50,2

51,0

51,7

2,5 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

10,3

11,5

12,5

13,6

14,8

15,9

17,0

Boy cm

83,5

86,2

89,0

91,0

94,0

96,4

100,0

Baş Çevresi-cm

47,5

48,5

49,2

50,2

50,9

51,6

52,3

3 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

11,1

12,3

13,3

14,6

15,8

17,1

18,3

Boy cm

86,7

90,0

92,5

95,3

98,5

100,5

105,0

Baş Çevresi-cm

47,9

48,9

49,6

50,4

51,3

51,9

52,7

3,5 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

11,7

12,9

14,2

15,6

17,0

18,2

19,6

Boy cm

89,7

93,5

96,5

99,0

102,0

105,0

109,5

4 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

12,3

13,6

15,1

16,7

18,4

19,5

21,1

Boy cm

92,5

96,5

99,5

102,5

106,0

109,0

114,0

4,5 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

12,7

14,3

16,1

17,7

19,5

20,8

22,6

Boy cm

95,5

99,5

103,0

106,4

110,0

112,5

118,0

5 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

13,4

15,0

17,0

18,7

20,7

22,5

24,0

Boy cm

98,0

102,5

106,0

109,5

113,0

116,0

121,5

5,5 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

14,1

16,0

17,9

19,7

22,0

23,6

25,5

Boy cm

101,3

105,6

109,0

113,0

116,5

119,0

125,0

6 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

14,8

17,0

18,8

20,8

23,0

24,9

26,8

Boy cm

104,0

108,5

112,0

116,0

119,0

122,5

127,5

6,5 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

15,6

18,0

19,7

22,0

24,3

26,3

28,4

Boy cm

106,7

111,7

115,0

119,0

122,0

125,0

130,5

7 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

16,4

19,1

20,8

23,2

25,6

27,8

30,1

Boy cm

109,5

114,7

118,0

121,5

125,0

128,0

133,5

10 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

22,0

25,9

29,5

33,7

37,4

42,0

45,7

Boy cm

125,0

130,0

133,5

137,5

142,0

146,0

151,5

14 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

34,2

40,0

45,6

52,8

59,8

66,4

72,8

Boy cm

146,5

152,0

156,0

162,0

167,5

172,5

178,5

17 YAŞ

3

10

25

50

75

90

97

Tartı kg

49,4

54,7

59,9

66,2

72,7

77,5

82,7

Boy cm

162,0

166,0

169,5

173,5

178,0

182,0

185,5